Uzun bir aradan sonra ( mesleğimiz sağolsun ) yine harfleri kelimelere kelimeleri de cümlelere dönüştürme fırsatı buldum.Adana Demirspor’u yaşamak kadar yazmak ayrı bir duygu yaratıyor yüreğimde. Yazdıran dününden bugününe , bugününden yarınına Adana Demirspor ve bilimsel bir araştırmaya konu olmasını yadırgamayacağım taraftarlarımız.
Sahadaki futboldan uzak fakat futbolcuları da konu alan cümleler dizisine başlayalım.
Kurulduğu günden bu yana geçen süreçte maziden büyüklerimize rastlayınca futbolculuğundan çok onların maç öncesi , sonrası yaşadıklarını dinledim.Öncelikle Tekin İncebaldır ile il dışında yaşadığımız bir konuşmadan kesit aktarayım.
‘’ – Hocam merhaba , ben Adana’dan bir Demirsporlu olarak sizinle tanışmak ve sohbet etmek istedim. ( Burada yüzündeki gülümseme ve sıcak karşılama insanın Demirspor dolu yüreğini ısıtıyor.Sanki Demir fabrikası.Sohbetin demiri sıcaklıkla eritip tekrar şekillendirmeye gideceği belli )
- Ooo merhaba kardeşim , gel buyur…
-Hocam hep dinlemek istemişimdir.Direk konuya gireceğim. Adana Demirspor’u yaşamış bir kişi olarak hiç unutamadığınız anılar vardır.Bu anılardan rica etsem en azından bir tanesini anlatır mısınız ?
- Tabi tabi.Bir gün Adana’da bir maçımız vardı ( Çaylar geliyor ) yine tabi takımı hatırlamıyorum ama yenildik onu iyi biliyorum. Maçtan sonra eve gittim. Odamdayken kapı çaldı.Annem içeri çağırdı.Gelen komşumuzdu. Bayağı sinirliydi.’’ Tekin oğlum artık yenilmeyin. Bak herif yine televizyonu kırdı.Bu kaçıncı televizyon.Söyle arkadaşlarına televizyona para yetiştiremez olduk ‘’ dedi. Bunu hiç unutmuyorum. O dönemde de Demirsporlular hastaydı.Bir de bizim çocukluğumuz var tabi. Adana Demirspor ne zaman kazansa babam eve tatlı alır getirirdi. Eve öyle kolay kolay tatlı girmezdi. Tatlı geldiği zaman Adana Demirspor kazanmış bunu bilirdik. ‘’
Burada kesip üstüne cümleler kurmak istiyorum. Sadece günümüzde hasta gördüğümüz Demirsporlular aslında hep hastaymış.Sanki arma 1940 yılında Adana’ya giren çaresiz bir hastalık türü. O çocuğun yerine koyuyorum kendimi. Köylerdeki çocukları az çok tanımış ve hissetmiş biri olarak o psikolojiyi anlayabiliyorum.Eve lüks kaçan bir yiyecek giriyor.Ve belki de bu tatlı sayesinde bir çocuk Adana Demirspor’u seviyor. Baba maçlara götürmesede çocuk biliyor ki ona bu nimeti Adana Demirspor getiriyor.
Nasıl bir duygu nasıl bir sevgi…
Deplasmana giderken bir çorbaya altı ( rakamla 6 ) kişinin ekmek bandığını gördüm.
Ayağında ayakkabısının bir eşi olmadan bilet kuyruğunda olanı ,
Günler öncesinden bilet için soğukta gişe önünde yatanı ,
Parası olmadığı için otostop ile yollara düşeni ,
Sevdiklerine rest çekeni ,
Derslerinden ve devamsızlıktan kalanları ,
Maç öncesi uyuyamayanları ,
Maça gideceğim diyerek patronuna karşı çıkıp işinden olanı …
Ve daha neler neler gördüm. Ancak temeline inince bu hastalığın amansız olduğunu , Adana Demirsporlu bir ailenin evladı yada yakını olarak doğan herkesin hatta çevresinde bir Adana Demirsporlu olanların illaki hayatlarının bir anında bu hastalığa yakalandığını anladım.
Biliyorum anlatılması cümlelere sığmaz. Belki de harflerin tıkanıp kaldığı yegane bir sevgi bu.
Bir insanı karşılıksız sevmek platonik aşkı tarif ediyorsa , iki insanın birbirini sevmesi gerçek aşkı tanımlıyorsa Adana Demirspor’ u sevmeyi ne ile anlatabilirsin ki ?
Adını nasıl koyabilirsin ?
Sahi ‘’ SİZ NASIL DEMİRSPORLUSUNUZ ? ‘’
Sahadaki futboldan uzak fakat futbolcuları da konu alan cümleler dizisine başlayalım.
Kurulduğu günden bu yana geçen süreçte maziden büyüklerimize rastlayınca futbolculuğundan çok onların maç öncesi , sonrası yaşadıklarını dinledim.Öncelikle Tekin İncebaldır ile il dışında yaşadığımız bir konuşmadan kesit aktarayım.
‘’ – Hocam merhaba , ben Adana’dan bir Demirsporlu olarak sizinle tanışmak ve sohbet etmek istedim. ( Burada yüzündeki gülümseme ve sıcak karşılama insanın Demirspor dolu yüreğini ısıtıyor.Sanki Demir fabrikası.Sohbetin demiri sıcaklıkla eritip tekrar şekillendirmeye gideceği belli )
- Ooo merhaba kardeşim , gel buyur…
-Hocam hep dinlemek istemişimdir.Direk konuya gireceğim. Adana Demirspor’u yaşamış bir kişi olarak hiç unutamadığınız anılar vardır.Bu anılardan rica etsem en azından bir tanesini anlatır mısınız ?
- Tabi tabi.Bir gün Adana’da bir maçımız vardı ( Çaylar geliyor ) yine tabi takımı hatırlamıyorum ama yenildik onu iyi biliyorum. Maçtan sonra eve gittim. Odamdayken kapı çaldı.Annem içeri çağırdı.Gelen komşumuzdu. Bayağı sinirliydi.’’ Tekin oğlum artık yenilmeyin. Bak herif yine televizyonu kırdı.Bu kaçıncı televizyon.Söyle arkadaşlarına televizyona para yetiştiremez olduk ‘’ dedi. Bunu hiç unutmuyorum. O dönemde de Demirsporlular hastaydı.Bir de bizim çocukluğumuz var tabi. Adana Demirspor ne zaman kazansa babam eve tatlı alır getirirdi. Eve öyle kolay kolay tatlı girmezdi. Tatlı geldiği zaman Adana Demirspor kazanmış bunu bilirdik. ‘’
Burada kesip üstüne cümleler kurmak istiyorum. Sadece günümüzde hasta gördüğümüz Demirsporlular aslında hep hastaymış.Sanki arma 1940 yılında Adana’ya giren çaresiz bir hastalık türü. O çocuğun yerine koyuyorum kendimi. Köylerdeki çocukları az çok tanımış ve hissetmiş biri olarak o psikolojiyi anlayabiliyorum.Eve lüks kaçan bir yiyecek giriyor.Ve belki de bu tatlı sayesinde bir çocuk Adana Demirspor’u seviyor. Baba maçlara götürmesede çocuk biliyor ki ona bu nimeti Adana Demirspor getiriyor.
Nasıl bir duygu nasıl bir sevgi…
Deplasmana giderken bir çorbaya altı ( rakamla 6 ) kişinin ekmek bandığını gördüm.
Ayağında ayakkabısının bir eşi olmadan bilet kuyruğunda olanı ,
Günler öncesinden bilet için soğukta gişe önünde yatanı ,
Parası olmadığı için otostop ile yollara düşeni ,
Sevdiklerine rest çekeni ,
Derslerinden ve devamsızlıktan kalanları ,
Maç öncesi uyuyamayanları ,
Maça gideceğim diyerek patronuna karşı çıkıp işinden olanı …
Ve daha neler neler gördüm. Ancak temeline inince bu hastalığın amansız olduğunu , Adana Demirsporlu bir ailenin evladı yada yakını olarak doğan herkesin hatta çevresinde bir Adana Demirsporlu olanların illaki hayatlarının bir anında bu hastalığa yakalandığını anladım.
Biliyorum anlatılması cümlelere sığmaz. Belki de harflerin tıkanıp kaldığı yegane bir sevgi bu.
Bir insanı karşılıksız sevmek platonik aşkı tarif ediyorsa , iki insanın birbirini sevmesi gerçek aşkı tanımlıyorsa Adana Demirspor’ u sevmeyi ne ile anlatabilirsin ki ?
Adını nasıl koyabilirsin ?
Sahi ‘’ SİZ NASIL DEMİRSPORLUSUNUZ ? ‘’
MUSTAFA DÖŞ İÇİMİZDEN BİRİ !
YanıtlaSilAllahına kadar Demirsporluyuk. Kalemine sağlık
YanıtlaSilAklına ve kalemine saglık içimizden biri mustafa döş
YanıtlaSilKardeşim helal olsun çok güzel yazmişsin yüreğine sağlık
YanıtlaSilEline sağlık. Dilerim Allah'tan sezon sonunda Süper Lige çıkarız ve bizde mutluluktan deliririz...
YanıtlaSilSanki arma 1940 yılında Adana’ya giren çaresiz bir hastalık türü. Fazla söze gerek yok kardeşim yüreğine sağlık
YanıtlaSilBen çilekeşin oğluyum,demirspor yenilince annemle komşulara kaçıyoruz hepimizin kaderi bu bu takımı sevmek başka sevgilere benzemiyor.
YanıtlaSilKardeş eline sağlık ne güzel yazmışşın Allah razı olsun,uzun uzadıya yorum yapmaya gerek kalmamış.
YanıtlaSilbir kez daha demirspora aşık oldum..
YanıtlaSilBen kenar mahallede yetisen birisyim gencligim ve cocuklugum buralarda geçti. Mahallede kerim amca ve abim iyi adanasporlu ben ve benden bir yas kucuk kardeşime sizi adana derbisi buyuk bir maca gidecegiz dediler cook heyecanlandik ilk defa bir maca gidecektim ogun geldi çattı.biletleri aldik turuncu beyaz bilekliklerle stada girdik.stad yari turuncu yari maviydi.abimgil hoplayip ziplarken ben mavinin esiri gibi karsida bagiralanlara bakiyordum.abimgilden nasil ayrilip karşı tarafa oturdugumu anlamadım o masmavi guzellik beni çekmişti. Mac bittiginde ben kaybolmus yarbasi karakolunda elinde mavi sac orgusu flor vardi..yas 38 suan kamuda calisan gurbette maviye hasret bir mavi yurek vaar
YanıtlaSilKenar bir mahallede büyüdüm. Mahallemizdeki kerim amcamiz ve abim iyi bir adanasporluydu ben ve benden bir yas kucuk kardesime sizi cook guzel bir maca goturecegiz dediklerindeki mutlulugu suan bile anlatamam.ogun gelip çattı kafalarimizda kartonda turunu sapka bileklerimizde turunu beyaz bilekliklerle stada girdik stad yarisi mavi yarisi beyazdi ..mac basladiginda ben maca degil o maviliklerden gelen ugultu ve sesleri dinliyor karsi tarafi izliyordum.abimgil hoplayip ziplarken bir ara bende o maviliklerde olmaliyim dedim ve o insan selinde yuzerek maviliklere kavustum.mac bittiginde ben yarbasi karakolunda elinde sac örgüsü mavi floruyla oturuyordum kormustum o floru elimde sıkı sıkı tutuyordum ..kapida abimi gorene kadar
YanıtlaSilMustafa eline sağlık. Gerçekten güzel ve duygusal bir yazı
YanıtlaSilallah razı olsun eline sağlık
YanıtlaSil