Fizikte, hızın değiştiği herhangi bir süreç ivme olarak adlandırılır. Hız, sürat ve yönü içerdiğinden, ivmelenmenin sadece iki yolu vardır: süratinizi değiştirin veya yönünüzü değiştirin (veya her ikisini değiştirin). Demirspor'umuz son iki haftadır her ikisini de değiştirerek müthiş bir ivme artışı yakaladı. Geçmişle kıyaslayacak olursak, takımın hem dinamizmi hem de felsefesi çok değişti.
Dün oynayan zorlu Eskişehir deplasmanından, müthiş bir oyun ve harika bir galibiyetle çıktık. Maç başından ikinci golü atana kadar kontrolü elden bırakmadık, hatta Eskişehir'e pozisyon dahi vermedik. Takım halinde yüksek pres ve önde baskı ile rakibi çok sıkıştırdık. Mücadele gücümüz yüksekti, orta sahada kıran kırana mücadele ettik. Ligin ikinci devresinin önemli çıkış yakalayan takımlarından birisi olan Eskişehir'e, evinde zor anlar yaşattık. Eskişehir'in de çoğu maçını 90 dakika izledim. Eskişehirspor'u, Demirspor kadar rahatsız eden bir takım bile olmamıştı şu ana kadar. O atmosferde böylesine iyi bir oyunla galip gelmek az buz bir iş değil. Dünkü maçta oyuncularımız müthiş konsantrasyon ve dinamizm rakibe göz açtırmadı.
Doğru Kafile, Doğru Kadro, Doğru Tercihler
Perşembe günü resmi sayfamız takım kafilesini açıklayınca, hafta sonu oynanacak maça olan inancım daha da artmıştı. Çünkü oluşturulan kafilede; işe yarayan, iyi ve sürekliliği yakalamış futbolcular vardı. Bir tane bile gereksiz futbolcu yoktu. Geçmişte, 6 stoperle deplasmana gittiğimizi biliyoruz. Bunlar çok gereksizdi. Boş yere gerekli olan adamlar kafile dışında kalıyordu. Bu konuda Ümit Hoca seçimleriyle insanlara olan güvenini arttırdı. Bir diğer husus ise Mitroviç'in kadronun dışında kalmasıydı. Mitro, bu sene bir türlü istenileni veremedi ve sonunda bir hoca onun bu durumunu fark ederek kadro dışında bıraktı.
Ümit Hoca'nın dün sahaya sürdüğü kadro ise bir önceki haftanın devamı açısından önemliydi. İstikrar sürmüş, sakat futbolcular hariç diğer 9 futbolcu ilk 11'de yine kendine yer bulmuştu. Takım kimyasının oluşması açısından bu da çok önemli. Her hafta; farklı tandem, farklı bek, farklı kanat oynaya oynaya kimse birbirine alışamıyor, takım kimyası bir türlü oluşmuyordu. Şimdi yavaş yavaş herkes birbirine alışır oldu. Ümit Hocanın akan oyunda oyuna hamleleri de olumlu sonuçlar verdi. Vedat Bora, ilk yarıda hem darbe almış hem de kartlıydı. Onun yerine Hakan Bilgiç'i alıp Elazığspor'daki gibi onu sağ önde oynattı. Bu oldukça işe yaradı. İkinci yarı sağ taraf baya çalıştı. Hakan kanat değiştirdiği anlarda, Berk de kendine boş yerler buldu. O da pozisyonlara daha rahat girer oldu. Keza Pote'nin üst üste gol kaçırıp hem fiziksel, hem de mental olarak oyundan düştüğü anda Gladkyy'ı oyuna alması da çok iyi bir geri dönüş verdi. Gladkyy yine kendinden beklenileni fazlasıyla yerine getirdi.
Üstün Alman Teknolojileri; Levent, Erdal, Süleyman
Dünkü maçta bireysel olarak sivrilen dört futbolcu sayabiliriz. Hatta Çağlar'ı da eklersek beş olur. Ama altyapı eğitimini Almanya'dan alan üç futbolcu var ki onlar apayrı bir şekilde sivriliyorlar. Levent, takımın IQ'sunu yükselterek, önemli pas istasyonu oldu. Hareketliydi, yerinde durmadı, ayakları da oldukça iyiydi ve maçın kahramanı oldu desek yeridir. Kalitesini sahaya çok iyi yansıttı. Erdal ise yine geçen hafta olduğu gibi orta saha da mekik dokudu. Yerinde durmadı, Es Es orta sahasıyla boğuştu, rahatsız etti, üç ciğer varmışcasına pres yaptı. Sahanın her yerindeydi. Süleyman ise herkesin sağ açık bildiği Süleyman, sağ bek de eski Cafu gibi performans sergiledi. Yine maçın oldukça iyi isimlerinden biriydi.
Takım Oluyoruz
Ümit Hoca geldiğinden beri takım olma konusunda çok yol kat ettik. Gol sevinçleri, hakeme itirazlar, kıran kırana edilen mücadeleler vs.. oldukça güzel, taraftarın istediği bir takım görüntüsüne büründük. Mourinho'nun çok sevdiğim bir sözü vardır ''Futbol bazen teknik ve taktiğin çok ötesindedir'' diye. Çok doğru bir söz, futbol bazen tutkuyla oynanınca, takım ruhu sahaya yansıyınca çok daha güzel oluyor. Takımın da başarısı paralel olarak artıyor. Biz bunu yakaladık. Takım ruhunu yakaladık, git gide de bu ruh artıyor, birliktelik büyüyor. Bunu izleyen herkes fark edebilir. Umarım bu güzel çıkışımız sürer ve içerde kritik maçta Osmanlı'yı da yenerek üçte üç yaparız, takımın kendine güveni daha da artar.
Dün oynayan zorlu Eskişehir deplasmanından, müthiş bir oyun ve harika bir galibiyetle çıktık. Maç başından ikinci golü atana kadar kontrolü elden bırakmadık, hatta Eskişehir'e pozisyon dahi vermedik. Takım halinde yüksek pres ve önde baskı ile rakibi çok sıkıştırdık. Mücadele gücümüz yüksekti, orta sahada kıran kırana mücadele ettik. Ligin ikinci devresinin önemli çıkış yakalayan takımlarından birisi olan Eskişehir'e, evinde zor anlar yaşattık. Eskişehir'in de çoğu maçını 90 dakika izledim. Eskişehirspor'u, Demirspor kadar rahatsız eden bir takım bile olmamıştı şu ana kadar. O atmosferde böylesine iyi bir oyunla galip gelmek az buz bir iş değil. Dünkü maçta oyuncularımız müthiş konsantrasyon ve dinamizm rakibe göz açtırmadı.
Doğru Kafile, Doğru Kadro, Doğru Tercihler
Perşembe günü resmi sayfamız takım kafilesini açıklayınca, hafta sonu oynanacak maça olan inancım daha da artmıştı. Çünkü oluşturulan kafilede; işe yarayan, iyi ve sürekliliği yakalamış futbolcular vardı. Bir tane bile gereksiz futbolcu yoktu. Geçmişte, 6 stoperle deplasmana gittiğimizi biliyoruz. Bunlar çok gereksizdi. Boş yere gerekli olan adamlar kafile dışında kalıyordu. Bu konuda Ümit Hoca seçimleriyle insanlara olan güvenini arttırdı. Bir diğer husus ise Mitroviç'in kadronun dışında kalmasıydı. Mitro, bu sene bir türlü istenileni veremedi ve sonunda bir hoca onun bu durumunu fark ederek kadro dışında bıraktı.
Ümit Hoca'nın dün sahaya sürdüğü kadro ise bir önceki haftanın devamı açısından önemliydi. İstikrar sürmüş, sakat futbolcular hariç diğer 9 futbolcu ilk 11'de yine kendine yer bulmuştu. Takım kimyasının oluşması açısından bu da çok önemli. Her hafta; farklı tandem, farklı bek, farklı kanat oynaya oynaya kimse birbirine alışamıyor, takım kimyası bir türlü oluşmuyordu. Şimdi yavaş yavaş herkes birbirine alışır oldu. Ümit Hocanın akan oyunda oyuna hamleleri de olumlu sonuçlar verdi. Vedat Bora, ilk yarıda hem darbe almış hem de kartlıydı. Onun yerine Hakan Bilgiç'i alıp Elazığspor'daki gibi onu sağ önde oynattı. Bu oldukça işe yaradı. İkinci yarı sağ taraf baya çalıştı. Hakan kanat değiştirdiği anlarda, Berk de kendine boş yerler buldu. O da pozisyonlara daha rahat girer oldu. Keza Pote'nin üst üste gol kaçırıp hem fiziksel, hem de mental olarak oyundan düştüğü anda Gladkyy'ı oyuna alması da çok iyi bir geri dönüş verdi. Gladkyy yine kendinden beklenileni fazlasıyla yerine getirdi.
Üstün Alman Teknolojileri; Levent, Erdal, Süleyman
Dünkü maçta bireysel olarak sivrilen dört futbolcu sayabiliriz. Hatta Çağlar'ı da eklersek beş olur. Ama altyapı eğitimini Almanya'dan alan üç futbolcu var ki onlar apayrı bir şekilde sivriliyorlar. Levent, takımın IQ'sunu yükselterek, önemli pas istasyonu oldu. Hareketliydi, yerinde durmadı, ayakları da oldukça iyiydi ve maçın kahramanı oldu desek yeridir. Kalitesini sahaya çok iyi yansıttı. Erdal ise yine geçen hafta olduğu gibi orta saha da mekik dokudu. Yerinde durmadı, Es Es orta sahasıyla boğuştu, rahatsız etti, üç ciğer varmışcasına pres yaptı. Sahanın her yerindeydi. Süleyman ise herkesin sağ açık bildiği Süleyman, sağ bek de eski Cafu gibi performans sergiledi. Yine maçın oldukça iyi isimlerinden biriydi.
Takım Oluyoruz
Ümit Hoca geldiğinden beri takım olma konusunda çok yol kat ettik. Gol sevinçleri, hakeme itirazlar, kıran kırana edilen mücadeleler vs.. oldukça güzel, taraftarın istediği bir takım görüntüsüne büründük. Mourinho'nun çok sevdiğim bir sözü vardır ''Futbol bazen teknik ve taktiğin çok ötesindedir'' diye. Çok doğru bir söz, futbol bazen tutkuyla oynanınca, takım ruhu sahaya yansıyınca çok daha güzel oluyor. Takımın da başarısı paralel olarak artıyor. Biz bunu yakaladık. Takım ruhunu yakaladık, git gide de bu ruh artıyor, birliktelik büyüyor. Bunu izleyen herkes fark edebilir. Umarım bu güzel çıkışımız sürer ve içerde kritik maçta Osmanlı'yı da yenerek üçte üç yaparız, takımın kendine güveni daha da artar.