Zor bir süreç Adana Demirspor'umuzun yaşadığı, tanıdık, bildik yılların süre gelen obsesif kompulsif tarzı bir hastalık derecesi...
İyi başlayan bir sezonda, verilen vaadler, azalan umutları peşinden sürükler uzaklaşan şampiyonlukları... ve ardından hep hüzün, acı ve keder bestelerine bir yenisi daha eklenir. Tribünlerde yer yer kopmalar olur, "Ben artık yokum" diyen taraftarlar etrafındakilere hüzünlü anılarını anlatır, şu deplasmanı hatırlıyormusun...?
Sonra...
Geçer televizyon başına ve artık o bir Adana Demirspor seyircisi oluverir. Loser olmuştur, kaybetmiştir...
Umutlarını, beklentilerini hayata geri dönmeye çalışır, eviyle çoluğu çocuğuyla bir süre "Demirsporsuz" bir hayat yaşamaya çalışır...
Ama eksiktir bir tarafı, tribünde Goooll diye bağırmayı, stadın etrafında, parklarda, sokak pub ve nihayet amsterdam çıkmazında turlamayı özlemiştir...
Kuzey kale arkasında 2,5 TL ye satılan, yarım ekmek arası mis kokulu kıymalı ekmeği bile özler hale gelmiştir...
Maçın öncesinde edilen yeminler, herşey yolunda gidipte , hani o galip geldiğimiz, tribünü dibine kadar yaşayıp,maç sonunda takımı tribüne çağırdığımız o büyülü atmosfer...
Off ulan of özledikle başlayan cümleler sesli düşünülmeye başlar...
Adana Demirspor, yine bildiğimiz süreçten geçiyor ama biraz farklı bir çizgiye doğru girdi... Yıllardır istikrar diyip, teknik yönetimin arkasında durmamız gerektiğini söyleyip durduk ama hiçbirini başaramadık. Hep sahaya bakıp , oynamıyorlar, ruhsuzlar dedik... Prim sistemi ve oynamayan futbolcuların arkada ne işler çevirdiğine bakmadan...
İhanet...?
Sezon başı oynanan oyundan herkes o veya bu şekilde memnundu, atılan ,kaçan, verilmeyen,hakemler şu bu.. Ama sonuçta galip gelip zirveye bile çıkmıştık. Sonrasında ne oldu? Ne oldu da birden dibe doğru düşüş başladı. Takımdık hani, takım darmadağın oldu neden?
Kim sabote etti bu takımı?
Kimler?
"İlk 11'de oynayan futbolcular rahattır, çıkar topunu oynar kazanırsa prim kazanmazsa maç başı ücretini alır, veya hakeder... Ya kadroya alınmayıp,oynayamayan, tribünde seyretmek zorunda kalanlar ne yapar... ? Eğer takım olamadıysan herşeyi yapar... Takımda ikilik oluşturur, laf söz dolandırır... Kendi gibi süre alamayan futboolcularla kanka olup oynayan formundaki futbolcuyu bile kendi safına çekebilir. Sahadan galip geliyorsan sorun yokta, eğer kötü süreç başladıysa taktik hatalıydı der, hoca hata yapıyor der.. Kadroya giremiyor ya.. Aklı sıra hocanın ayağını kaydırıp yeni hoca getirtecek yeni bir ümit doğacak sahada olması için. Çalışmalara devam eder, son maglubiyetle artık isyan bayrağı açılır ve ihanet artık saha içerinde süre alan oyuncularada sirayet edebilir. Hoca gider, yeni hoca gelir... İlk antrenmandır, herkes koşar ısırır, formayı kapan artık amacına ulaşmıştır ilk birkaç maç sahada hırs ve mücadele olur, yönetim iyi bir iş çıkartmış başarısız hocayı göndermiş, yeni hoca takıma ivme kazandırmıştır. Bu süreç iyi takip edildiğinde değişmeyeceği görülebilir. Aslında yeteri kadar süre olsa , sonradan takıma gelen hocanında sonu o olacaktır, ama artık sezon sonu yaklaştığından kadroda süre alamayan oyuncular aynı sezon içerisinde ikinci bir devrim yapma olanağı pek bulamaz, çünkü ikinci hocada değişmiştir , yeni gelen hocada bu işi yapamıyorsa sorun futbolculardadır denilecektir. Yemez yani, topçu ikinci bir ayaklanmayı koordine edemez herkes duruma ayıkmış olur...Sene sonu gelir herkes bavulunu toplar, şampiyonluk gelirse gelir, gelmezse başka takıma (şampiyon olan veya şampiyonluğu son anda kaçırmış bir takımın oyuncusu olarak) transfer olur..."
Yukarıda yazılanlar bir teknik adamın ve kulübün sezon içerisinde yaşadığı, kulübün kasasından harcamalar yaptığı bir kesit, ve malesef değişmez bir hatadır... İyide madem bu bilinen bir hatadır neden her takım bu tongaya düşüyor milyonlarca lirayı havaya savuruyor yokmu bunun bir çaresi.. Var.. Güvendiğin, tecrübesine inandığın hocaya sahip çıkmak, arkasında lafta değil özde durmak... Adana Demirspor işte bunu yaptı... Öfke kurbanı Osman Özköylü'nün biraz hüzünlü biraz içten vedasını kabul etmedi. Sahayı gördü, oynanan futbolu seyretti isyan etti ama hakkı da teslim etti...Osman Özköylü bir kez daha Adana Demirspor'da dümenin başına geçti. Umut ediyoruz bu dümenin rotası bu kez şampiyonluğa çevrilir.
Osman Özköylü'nün şimdiden sonrasına yapacaklarına kimsenin karışması söz konusu değil ancak öfke kontrolünü iyi ayarlaması gerek artık. Burada yerel basınada büyük iş düşüyor. Acar muhabir edalarından kurtulup hocayla sinirli anlarda görüşme yapmayı bırakması gerekiyor. Sitesine birkaç hit kazandırmak için Sosyal medyada mide bulandırıcı, soru işareti bıraktıran cümlelerden kaçınması gerekiyor. Kulübe yakın görünen, şirince davranan ama asıl amacı ortalık kızıştırmak olan televizyoncu, gazeteci bozuntularının alayına prim verilmemesi gerekiyor. Neticede biz hepsinin ağababasınıda biliyoruz. Evlerine ekmeği nasıl götürdüğünüde biliyoruz. Aman başkan, aman hoca aman ... Açıklamanızı resmi siteden yapın, az röportaj az ve öz açıklama yapın... "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" atasözünden yola çıkarsak taraftar yapılan açıklamaları okur, ama uygulamaz, öyle düşünmez.. Adana Demirspor taraftarı sahaya bakar... Mücadeleyi seyreder, azim varmı yokmu onu tartar... Dengesizliği gördüğü anda da müdehale eder.
Dalgalar hep sahile elinden geldiği şiddetle vurur. Sahildeki kayalar ne kadar köklüyse o kadar etkisizleştirir bu dalgaları... Sen eğer doğru yapıyorsan, sen eğer bildiğini doğru kaynaklardan aldığından eminsen, yürü... Bu taraftar iyisinide , kötüsünüde bilir...
Ligde kaybedilmiş birşey yok henüz, oynayan kadar oynamayan futbolcularında takıma kazandırılması, olmuyorsa kökten temizlik yapılması şart gibi görünüyor.
Başa geri döndük..
Mücadeleye devam edeceğiz..
Herkes ayık olsun..
Rahmetli Muharrem Gülergin'in de dediği gibi "Yeni baştan oynayacağız"
Saygılarımla;
Doğan Ergezer
İyi başlayan bir sezonda, verilen vaadler, azalan umutları peşinden sürükler uzaklaşan şampiyonlukları... ve ardından hep hüzün, acı ve keder bestelerine bir yenisi daha eklenir. Tribünlerde yer yer kopmalar olur, "Ben artık yokum" diyen taraftarlar etrafındakilere hüzünlü anılarını anlatır, şu deplasmanı hatırlıyormusun...?
Sonra...
Geçer televizyon başına ve artık o bir Adana Demirspor seyircisi oluverir. Loser olmuştur, kaybetmiştir...
Umutlarını, beklentilerini hayata geri dönmeye çalışır, eviyle çoluğu çocuğuyla bir süre "Demirsporsuz" bir hayat yaşamaya çalışır...
Ama eksiktir bir tarafı, tribünde Goooll diye bağırmayı, stadın etrafında, parklarda, sokak pub ve nihayet amsterdam çıkmazında turlamayı özlemiştir...
Kuzey kale arkasında 2,5 TL ye satılan, yarım ekmek arası mis kokulu kıymalı ekmeği bile özler hale gelmiştir...
Maçın öncesinde edilen yeminler, herşey yolunda gidipte , hani o galip geldiğimiz, tribünü dibine kadar yaşayıp,maç sonunda takımı tribüne çağırdığımız o büyülü atmosfer...
Off ulan of özledikle başlayan cümleler sesli düşünülmeye başlar...
Adana Demirspor, yine bildiğimiz süreçten geçiyor ama biraz farklı bir çizgiye doğru girdi... Yıllardır istikrar diyip, teknik yönetimin arkasında durmamız gerektiğini söyleyip durduk ama hiçbirini başaramadık. Hep sahaya bakıp , oynamıyorlar, ruhsuzlar dedik... Prim sistemi ve oynamayan futbolcuların arkada ne işler çevirdiğine bakmadan...
İhanet...?
Sezon başı oynanan oyundan herkes o veya bu şekilde memnundu, atılan ,kaçan, verilmeyen,hakemler şu bu.. Ama sonuçta galip gelip zirveye bile çıkmıştık. Sonrasında ne oldu? Ne oldu da birden dibe doğru düşüş başladı. Takımdık hani, takım darmadağın oldu neden?
Kim sabote etti bu takımı?
Kimler?
"İlk 11'de oynayan futbolcular rahattır, çıkar topunu oynar kazanırsa prim kazanmazsa maç başı ücretini alır, veya hakeder... Ya kadroya alınmayıp,oynayamayan, tribünde seyretmek zorunda kalanlar ne yapar... ? Eğer takım olamadıysan herşeyi yapar... Takımda ikilik oluşturur, laf söz dolandırır... Kendi gibi süre alamayan futboolcularla kanka olup oynayan formundaki futbolcuyu bile kendi safına çekebilir. Sahadan galip geliyorsan sorun yokta, eğer kötü süreç başladıysa taktik hatalıydı der, hoca hata yapıyor der.. Kadroya giremiyor ya.. Aklı sıra hocanın ayağını kaydırıp yeni hoca getirtecek yeni bir ümit doğacak sahada olması için. Çalışmalara devam eder, son maglubiyetle artık isyan bayrağı açılır ve ihanet artık saha içerinde süre alan oyuncularada sirayet edebilir. Hoca gider, yeni hoca gelir... İlk antrenmandır, herkes koşar ısırır, formayı kapan artık amacına ulaşmıştır ilk birkaç maç sahada hırs ve mücadele olur, yönetim iyi bir iş çıkartmış başarısız hocayı göndermiş, yeni hoca takıma ivme kazandırmıştır. Bu süreç iyi takip edildiğinde değişmeyeceği görülebilir. Aslında yeteri kadar süre olsa , sonradan takıma gelen hocanında sonu o olacaktır, ama artık sezon sonu yaklaştığından kadroda süre alamayan oyuncular aynı sezon içerisinde ikinci bir devrim yapma olanağı pek bulamaz, çünkü ikinci hocada değişmiştir , yeni gelen hocada bu işi yapamıyorsa sorun futbolculardadır denilecektir. Yemez yani, topçu ikinci bir ayaklanmayı koordine edemez herkes duruma ayıkmış olur...Sene sonu gelir herkes bavulunu toplar, şampiyonluk gelirse gelir, gelmezse başka takıma (şampiyon olan veya şampiyonluğu son anda kaçırmış bir takımın oyuncusu olarak) transfer olur..."
Yukarıda yazılanlar bir teknik adamın ve kulübün sezon içerisinde yaşadığı, kulübün kasasından harcamalar yaptığı bir kesit, ve malesef değişmez bir hatadır... İyide madem bu bilinen bir hatadır neden her takım bu tongaya düşüyor milyonlarca lirayı havaya savuruyor yokmu bunun bir çaresi.. Var.. Güvendiğin, tecrübesine inandığın hocaya sahip çıkmak, arkasında lafta değil özde durmak... Adana Demirspor işte bunu yaptı... Öfke kurbanı Osman Özköylü'nün biraz hüzünlü biraz içten vedasını kabul etmedi. Sahayı gördü, oynanan futbolu seyretti isyan etti ama hakkı da teslim etti...Osman Özköylü bir kez daha Adana Demirspor'da dümenin başına geçti. Umut ediyoruz bu dümenin rotası bu kez şampiyonluğa çevrilir.
Osman Özköylü'nün şimdiden sonrasına yapacaklarına kimsenin karışması söz konusu değil ancak öfke kontrolünü iyi ayarlaması gerek artık. Burada yerel basınada büyük iş düşüyor. Acar muhabir edalarından kurtulup hocayla sinirli anlarda görüşme yapmayı bırakması gerekiyor. Sitesine birkaç hit kazandırmak için Sosyal medyada mide bulandırıcı, soru işareti bıraktıran cümlelerden kaçınması gerekiyor. Kulübe yakın görünen, şirince davranan ama asıl amacı ortalık kızıştırmak olan televizyoncu, gazeteci bozuntularının alayına prim verilmemesi gerekiyor. Neticede biz hepsinin ağababasınıda biliyoruz. Evlerine ekmeği nasıl götürdüğünüde biliyoruz. Aman başkan, aman hoca aman ... Açıklamanızı resmi siteden yapın, az röportaj az ve öz açıklama yapın... "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" atasözünden yola çıkarsak taraftar yapılan açıklamaları okur, ama uygulamaz, öyle düşünmez.. Adana Demirspor taraftarı sahaya bakar... Mücadeleyi seyreder, azim varmı yokmu onu tartar... Dengesizliği gördüğü anda da müdehale eder.
Dalgalar hep sahile elinden geldiği şiddetle vurur. Sahildeki kayalar ne kadar köklüyse o kadar etkisizleştirir bu dalgaları... Sen eğer doğru yapıyorsan, sen eğer bildiğini doğru kaynaklardan aldığından eminsen, yürü... Bu taraftar iyisinide , kötüsünüde bilir...
Ligde kaybedilmiş birşey yok henüz, oynayan kadar oynamayan futbolcularında takıma kazandırılması, olmuyorsa kökten temizlik yapılması şart gibi görünüyor.
Başa geri döndük..
Mücadeleye devam edeceğiz..
Herkes ayık olsun..
Rahmetli Muharrem Gülergin'in de dediği gibi "Yeni baştan oynayacağız"
Saygılarımla;
Doğan Ergezer